Özgürlük Kavgası
Tarihi gelişim sürecini inceleme şansınız olmuşsa ve kulaktan dolma bilgiler ötesinde okuyarak birşeyleri öğrenmek için farklı yolculuklara bir çok değişik kitap arasında yola çıktıysanız mutlaka bu gelişim sürecini ve geldiğimiz noktayı belirli entelektüel bir elekten geçirebilmişsiniz demektir.
Bugün size sitemizin yazarları hakkında kısaca bilgi vererek başlamak istiyorum yazdıklarıma. Sitemizde şuan köşe yazarı olarak farklı düşüncelerden 4 tane yazar yazılar yazıyorlar. Bunların yazılarını veya en azından yazdıkları yazıların başlıklarını gözden geçirmiş iseniz düşüncelerinin ve savunduklarının aslında birlerinden ayrı noktalarda duran bir mozaikten oluştuğunu görebilirsiniz!
Bizler bunu bu web sitesi altında gerçekletirdik. İnsanlara farklı pencerelerden gördüklerimizi farklı üsluplarla anlattık ve anlatmaya da devam ediyoruz. Biz gerçekten özgürlüklerden yanayız. Farklı dil, din, ırk, inanış, cinsel kimlik gibi konularda saplantılarımız yok ve bu bağlamda herkesin konuşabilme ve elbetteki yaşabilme özgürlüklerini savunuyoruz.
Amacımız bildiğimiz, gördüğümüz doğruları ifade edebilmek ve gözünüzün kenarından kaçan bir ayrıntıyı görmenizde aracı olabilmek amacıyla buradayız.
Mesela farklı cinsel kimlikleri taşıyan insanlara karşı ön yargılarımız vardı bir zamanlar ama yaşadıklarımızda aslında onların bir meta değil, tıpkı bizler gibi bir insan olduklarını fark edebildik. İnsan olarak değerlendirmemiz gerektiğini ve onların bu toplum mozaiğinde bir yerlerinin olduğu ve onlar olmadan, onların kendi tercihlerini yaşayamadan var olmalarının aslında bu mozaikte birşeylerin eksik kalmasına neden olduğu anladık. Ünlü oyuncu Tom Hanks’in Philadelphia filmini izleyenleriniz mutlaka vardır... Bu filmdeki canlandırdığı karakterde AİDS olan bir eşcinsel avukatın yaşamını gözler önüne serer usta oyuncu.
Filmde, bir insanın tercihleri nedeniyle nasıl baskılara maruz kaldığını ve varlığını kabul ettirme mücadelesini gördük. Onun yaşadıklarına üzülüp filmin sonunda anlaşılabilmesini umarak perdenin kapanmasını bekledik... Çünkü, gördüğümüz tıpkı bizim gibi hüzünleri olan, acı çeken, baskı altında kalan ve sadece kendi olabilmek adına cinsel kimliğini yaşama mücadelesi veren bir insana yapılan zulümdü... Çünkü, kelli felli kariyer sahibi, toplumda belli bir kariyerleri olan insanlar bu adamı kendileri gibi olmadığı için dışlıyorlar, baskı ile onu aralarında uzaklaştırıp, tercihlerini değiştirmek istiyorlardı.
Ki eğitim sistemlerinde aslında uygulananlarda hemen hemen her toplumda aynıdır. Tek tip insan modeli yaratabilmek. Bunu şöyle bir örnekle “Sevgi” kitabında anlattan eski bir eğitimci olan Leo Buscaglia çok güzel anlatmış.
“Hayvanlar okulu var ve kedi, köpek, kuş, tavşan hepsi aynı sınıfta ders görüyorlar. Birinci ders kazma dersi ve tüm öğrencilerden kazmaları isteniyor. En iyi kazıcı tavşan elbette ki hemen kazıyor ve yıldızlı bir 5 alıyor öğretmeninden, ardından sıra kuşa geliyor. Ama onun yaratılış itibari ile tavşan gibi kazabilmesi mümkün değil. Ancak dersi geçmesi için kazabilmesi gerekiyor. Başlıyor kazmaya. Derken kanadı kırılıyor bu kazma çalışması sırasında. Eh o da o kadar uğraştı ona da geçer bir not verelim diyor öğretmen. Ardından sıra uçma dersine geliyor. Uçacaklar... Ama bu kez tavşan çaresiz, salıyor kendini boşluğa ve oda kırıyor bir ayağını. Kuş zaten kanadını kırmış o da uçmayı beceremiyor. Kolunu kıran tavşansa kazma becerisini yitiriyor doğal olarak.”
İşte gerçekten eğitim sistemini ve toplum içinde bireylerden beklenenleri anlatan çok güzel kısa bir örnek. Bizlerden de olduğumuz şeyleri bırakıp farklı olmadığımız biri olmamız bekleniyor. Bunun adına da kimi özgürlük, kimi laiklik, kimi çağdaşlık diyor...
Evet, olmamızı istenen şeyleri olmak istemiyoruz. Çünkü bir zamanlar ünlü düşünür Hegel’in de dediği gibi ve Fucuyama’nın “Tarihin Sonu, Son İnsan” adlı kitabında anlattığı gibi bizler kendimiz olabilmek için mücadele ediyoruz. Olduğumuz gibi kabul edilebilmek için. İnsanoğlunun genel yapısında bu var. Her birey olduğu gibi kabul görme arzusu taşıyor ve tüm çatışmalarda bundan kaynaklanıyor. İşte Fucuyama kitabında tarihin sonu derken düşünce tarihinin geldiği son noktayı ve Liberal Demokrasi kavramının insanın kabul görme arzusunun karşılayabilen tek sistem olduğunu ifade ediyor. Gerçektende herkesin istediği temel hak ve özgürlükler içinde asıl amaç insanların kendi kimliklerinin oldukları gibi kabul edilebilmesi.
Yani bugün başörtüsü için mücadele veren de, eşcinsel olduğu için mücadele verende kendi kimliğinin kabul edilmesini istiyor aslında.
Tüm bunların kabul edilmesini isterken de kimsenin rejimin değişmesi gibi bir beklentisi de yok elbette ki. Herkes var olduğu gibi kabul görmek ve yine diğer insanları oldukları gibi kabul etmek istiyor.
Bugün küçük bir bebek bile aslında kendi varlığını kabul ettirmek için aynı çabaları sergiliyor. Onun isteklerine uymazsanız, sevdiği şeylere saygı göstermezseniz yapabildiği tek şeyi yapıyor, ağlıyor çığlıklar atıyor. Çünkü, insanın gerçekten olduğu gibi kendini yaşayabilmesi ve ifade edebilmesi gerekiyor. Yaradılışı gereği bunu hissediyor.
Tıpkı benim futbol maçlarını seyretmeyi sevmediğim gibi, başka birisi de sinema seyretmeyi ya da tiyatro izlemeyi sevmiyor. Yada klasik müzik dinlemek yerine halk müziği yada arabesk dinlemeyi tercih ediyor. Nasıl bunlar için saygı göstermemiz gerekiyorsa bizleri biz yapan konularda saygı göstermemiz gerekiyor. Çünkü benim kitap okurken aldığım hazzın aynısını maç seyrederken alıyor bunu sevenler. Gerçekten de mutlu oluyorlar ve severek bunu yapıyorlar. Bu durumda benim onların maç seyretme alışkanlıkları ve aldıkları hazzı eleştirme hakkım olabilir mi? Yada klasik müzik dinleyen birinin arabesk dinleyen birini küçük görebilme gibi bir hakkı olabilir mi?
Yani işin özü, demokrasi, eşitlik, laiklik maskesi altına saklanıp. Ardından insanların özgürlüklerini sınırlamanın bir mantığı ve açıklaması olamaz.
Zira bugün “Haydi Kızlar Okula Kampanyasını” yapanlar eğitim hakları elinden alınanlara sahip çıkmadıkları için bugün bu insanların mağduriyetini kullananlar var. Çünkü siz asıl sahiplenmesi gerekenler buna sahiplenmediniz. Çünkü özgürlüklerden, eşitliklerden bahsederken sadece kendi varlığınızı ve sizin gibi düşünenleri göz önüne aldınız hep.
Laiklik derken, kurban bayramlarında insanların kestikleri kurbanların derilerinin baskıcı bir mantıkla toplatılıyor olması sizleri rahatsız etmedi hiç. Yada geçen gün yaşadığı mağduriyeti anlatan tesettürlü bir genç kızın anlattığı gibi. Kayıt için gerekli paraları yatırırken başının üzerindekileri görmeyip parasını aldıklarını ama kapıdan içeri sokmaya gelince birden başındakini görenlere tepki göstermediniz. İçeri sokmadınız, ama parasını aldınız!
Amerika’nın Özgürlük getirme adına Irak’a gidip anarşist bir ortam yarattığı ve insanları katlettiği gibi özgürlük adına mücadele eden sizler bu kadınları savunma adına onları toplumun dışına kamusal alan dışına attınız.
Demediniz ki vergilerini alırken bu insanlara sen kamusal alanlardan yararlanamazsın, okuyamaz, kamuda memur olup maaş alamazsınız. Onunu için vergini daha az alacağız normalden!
Çünkü vergi vermek demek, herkesin her konuda hakkı olduğunu ve bunun eşit olduğunu göstermektedir. Ben vergi veriyorsam elbette ki bunun ardını aramaya ve gerekeni sormaya hakkım da doğuyor demektir. Benim verdiğim vergilerle maaş alanların beni dışlamaya, benim verdiğim vergilerle düzenlenen bir resepsiyona katılmaya elbette oraya katılan herkes kadar benim de hakkım vardır.
Bugün yapılan yanlışlıklar anlatmakla bitmez elbette ki. Ancak demokrasi kazanımları gerçekten düşünce tarihinde anlatıldığı gibi çok zor mücadelelerle olmuştur. Tepeden inme bir demokrasi elbette ki sindirilmemiştir aslında. Onun için demokrasi, eşitlik gibi, yenilikçi gibi kavramları tekellerine almaya kalkan dikta zihniyetliler hala bunu sindirebilmiş değillerdir.
Elbette herkesin özgürlük sınırı vardır ve bu sınır başkasının özgürlük alanında kısıtlı kalacaktır. Ancak bir insanının kendi olmasının ve bu şekilde yaşamasının sınırı nedir ki! O zaman toplumda herkesi devlet memurlarının giyinme kurallarına uygun olarak giyinmeye zorlayalım. Yani favorileri kes, top sakal bırakma, her gün sinek kaydı traş ol. Yoksa sende giremezsin üniversiteye...
Böyle bir mantık kabul edilebilir mi? Elbette ki edilemez. Yani erkeklerin yaptıkları bir çok şeyler kabul görüp üniversite kapılarından içeri girebilirlerken kadınlara bir çok konuda sınırlamalar getiriliyor.
Elbette biz tüm özgürlükleri savunuyoruz. Herkesi olduğu gibi kabul ediyoruz. Çünkü bizler bu ülkede doğduk ve bu ülkede yaşayıp bu ülkeyi yarınlara taşıyacak olan çocukları yetiştireceğiz. Bu kadar basit bir konu ile insanların arasını germeye ve insanlara baskı yapmaya çalışmanın hiçbir yararı olmayacaktır.
Bizler yarınlara umutla bakabilmek istiyoruz. Var olduğumuz gibi kabul görelim istiyoruz. Herkesin özgürce yaşabileceği bir ülke hayali kuruyoruz.
Yani laf olsun diye çıkıp caka satan, laikliğe bağlılık yemini edip cumhuriyetimizi bölmeye çalışanlara göz yumanlar! Lütfen artık ciddi olarak düşünün... Ülkeyi bölmek için çabalayanlar mecliste, masum insanların kanını dökmeyi haklı görenler mecliste... Ülkemizin ekonomik çöküntüye girmesi için çabalayanlar her yerimizi sarmışlar. Karış karış vatan topraklarını alıyorlar.
Tüm yazıları
-
26 Nisan 2024 Cuma
Köylünün Silosunu otel yapanlar kamusal çıkardan bahsediyor
-
27 Mart 2024 Çarşamba
Son düzlükte değişim ile statükocular başa baş gidiyor
-
18 Mart 2024 Pazartesi
Belediyenin sadece kentsel dönüşüm değil, yol konusunda da karnesi kırık
-
13 Mart 2024 Çarşamba
Anketler o kadar mı kötü? Artık neden medet umacaklarını şaşırdılar
-
13 Şubat 2024 Salı
Neden Ünlüce olmamalı?
-
5 Şubat 2024 Pazartesi
TOKİ’ye köstek olanlar TOKİ mağdurlarına destek oluyorlar
-
12 Ocak 2024 Cuma
Büyükerşen, 25 yılda 26 sözü tamamlayamadan başkanlığı bırakıyor
-
25 Aralık 2023 Pazartesi
Madem efsanesin, bağımsız aday ol da namın yürüsün bari!..
-
17 Aralık 2023 Pazar
Ne yapacaktı Büyükerşen’e, herkesin içinde git mi diyecekti?
-
1 Kasım 2023 Çarşamba
Algı operasyonları anketlerle yeniden başladı
-
24 Ekim 2023 Salı
185 bin nüfuslu Linz’in tramvaylarıyla buraya kadar
-
2 Eylül 2023 Cumartesi
Erşen değil, Engelşen (miş)
-
22 Ağustos 2023 Salı
Büyükerşen’in en zor seçimi olsa gerek!
-
18 Ağustos 2023 Cuma
Çavuşoğlu Ak Parti’nin Büyükşehir Adayı mı?
-
13 Ağustos 2023 Pazar
Adam gibi davransaydınız da size oy verseydik!..
-
8 Ağustos 2023 Salı
Yerel seçimlere doğru Eskişehir’in hali..
-
29 Mayıs 2023 Pazartesi
Asrın seçiminde kazanan Türkiye Yüzyılı oldu
-
31 Mart 2023 Cuma
Ankara’nın Melih’i Var da Eskişehir’in Neden Olmasın
-
26 Ocak 2023 Perşembe
Yine aklımızla da hafızamızla da alay mı ediyorsunuz?
-
8 Eylül 2022 Perşembe
Açıklıyorum! Ben de Başkanlığa Adayım 26 Söz Veriyorum!...
-
4 Ağustos 2022 Perşembe
Kendileri Kaçak Yapmaya Alışkın Olunca HER İNŞAATI KAÇAK SANIYORLAR
-
15 Temmuz 2022 Cuma
15 Temmuz’da Postallardan Medet Umanlara Karşı Meydandaydık
-
22 Haziran 2022 Çarşamba
Eskişehir Basının Festival Sarmalı
-
31 Mayıs 2022 Salı
Yoga Bahane, Algı Şahane
-
20 Mayıs 2022 Cuma
Yerel Medyanın Anketle İmtihanı!
-
16 Nisan 2022 Cumartesi
Türktelekom’lu olmayan pişman, olan bin pişman!
-
12 Kasım 2021 Cuma
Bu da Nereden Çıktı! Kanalizasyon Katılım Payı İSTEDİLER
-
26 Eylül 2021 Pazar
Hamamyolu Sizin Dipsiz Kuyunuz mu?
-
29 Ağustos 2021 Pazar
Karşı Olduğumuz Şey Tramvay değil, DRAMVAY
-
17 Ağustos 2021 Salı
Kimliğinden Koparılmış Kentle TURİZM BURAYA KADAR!
-
4 Ağustos 2021 Çarşamba
Emre Kınay’ın Sözleri ve YEREL YÖNETİM GERÇEĞİ
-
22 Haziran 2021 Salı
Bizim de İhtiyacımız Olan Böyle Projeler!
-
27 Nisan 2021 Salı
Reis Öder!
-
19 Nisan 2021 Pazartesi
Kaskı Kafasına Takmayanın Maskesini Doğru Takmasını BEKLEME
-
17 Mart 2021 Çarşamba
Gaziray ve Hatırlattığı Geçmiş: 8 Milyonluk FARK
-
5 Mart 2021 Cuma
“Yaptım ama Sor Bir Niye Yaptım”
-
7 Şubat 2021 Pazar
Doktor Bu Ne? Şebeke Suyu Çay ve Yemek Yapmaya Müsait Değil mi?
-
14 Ocak 2021 Perşembe
Peki Şimdi Tepebaşı Bölgesindeki Tüm Tarlalarda PREFABRİKLER Yükselirse!
-
22 Aralık 2020 Salı
Yol Muamması: Çevreyolu İhtiyaç mı Yoksa Sadece Hedef Şaşırtmaca mı?
-
9 Nisan 2020 Perşembe
Kart Akıllı Ama Uygulama İLKEL: Neden İnternetten Yükleme Yapılamıyor
-
2 Nisan 2020 Perşembe
Boş Binalar Ne Olacak ONU DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
-
6 Mart 2020 Cuma
Tülomsaş mı? 10 Santimetre Ne Kadar Önemliymiş Bir Kez Daha Düşünün..
-
4 Ekim 2019 Cuma
Canımızı Acıttın BÜYÜKŞEHİR
-
7 Mayıs 2019 Salı
Yerel İsrafa DUR DEMEYECEK MİSİNİZ?
-
17 Şubat 2019 Pazar
Asfalt Parası Yasal Zorunluluksa, KANUNLARI MI ÇİĞNİYORSUNUZ?
-
7 Ekim 2018 Pazar
Devlet Vatandaşına Tuzak Kurmaz!
-
1 Ağustos 2018 Çarşamba
Ağustos Böceği ve Sigortası Atan Karınca MASALI
-
15 Aralık 2017 Cuma
Bu Sorunun YANITI VAR MI? Asfalt Parası Alınmasın da Diyen Aynı Kişilerdi
-
30 Ağustos 2017 Çarşamba
Bayramsa Bayramınız Mübarek Olsun (!)
-
22 Ağustos 2017 Salı
Böyle Projeler Belediye Başkanlarında YOK
-
11 Ekim 2016 Salı
Masanın Adı Beyaz da, Mavi de, Halk Da Olsa İCRAAT AYNI
-
30 Temmuz 2016 Cumartesi
Pimaşla GİDER, Ancak Bir Yere Kadar GİDER
-
21 Nisan 2016 Perşembe
Eskişehir’li Fikrinin Sorulmasına Alışkın Değil ki!..
-
26 Ocak 2016 Salı
ETO: E(tine) T(üyüne) O(rtak mı)
-
13 Ocak 2016 Çarşamba
Toplu Ulaşımdan Kaçan TRAFİKLE BOĞUŞUYOR
-
14 Ekim 2015 Çarşamba
3. Üniversite Basiretsizliği: Herşey Kabak Hayaline Takıldı
-
1 Temmuz 2015 Çarşamba
Sosyalmedyafobik Belediye Odunpazarı
-
16 Nisan 2015 Perşembe
KİMLİĞİNDEN KOPARILMIŞ ŞEHİR
-
7 Şubat 2015 Cumartesi
Gelişmişlik Neden Rakamlara Yansımıyor
-
3 Ocak 2015 Cumartesi
İnanmazsanız Başaramazsınız!
-
14 Kasım 2014 Cuma
Yama Kültürü Sınırlarımızı Aştı
-
14 Eylül 2014 Pazar
Eskiye Rağbet Olsa, Bayata Nur Yağardı!
-
4 Eylül 2014 Perşembe
Katılma Payı Muamması!
-
1 Ağustos 2014 Cuma
Belediyecilikte de Tekelleşme Olur mu?
-
11 Ocak 2014 Cumartesi
Bu işler böyle biter mi?
-
2 Ocak 2014 Perşembe
Komik şehir “Eskişehir”
-
19 Kasım 2013 Salı
Çevre Yolu Komedyası!..
-
14 Kasım 2013 Perşembe
Şehir Trafiği SOS veriyor, Suçlusu Aranıyor
-
28 Ekim 2013 Pazartesi
Selçuklu Vurgusu Yanlış mış?
-
14 Ekim 2013 Pazartesi
Bankaların telefon oyununa dikkat!
-
2 Ekim 2013 Çarşamba
Bu nasıl iş böyle!
-
18 Eylül 2013 Çarşamba
“Ben yaptım oldu” Mantığına İsyan
-
1 Ağustos 2013 Perşembe
Ayhan Kavas’ın “Müjde” Rahatsızlığı
-
15 Mayıs 2013 Çarşamba
#konuşuptaRiskeGirmeyin
-
7 Nisan 2013 Pazar
Avrupa Masalı Buraya Kadar mıydı?
-
30 Mayıs 2012 Çarşamba
Eskişehirliye Eskişehir Haram mı?
-
7 Aralık 2011 Çarşamba
Eski Sistem Kaka; Yeni Sistem Harika
-
12 Ağustos 2011 Cuma
Eski’den yine garip açıklamalar
-
25 Temmuz 2011 Pazartesi
Çevre Yolu Hız Muamması
-
14 Haziran 2011 Salı
Kazanan Belli de, Kaybeden Kim?
-
17 Mayıs 2011 Salı
Tivibu Aboneliğine Evet Demeden Önce Düşünün
-
6 Kasım 2010 Cumartesi
Bir varmış, bir yokmuş
-
17 Temmuz 2010 Cumartesi
Yazımız Ses Getirdi!
-
3 Temmuz 2010 Cumartesi
Geri Dönüşüm Kutuları Mikrop Saçıyor
-
12 Şubat 2010 Cuma
Hangisi Karınca?
-
30 Ağustos 2009 Pazar
Güçlü Türkiye Önce Olmasın!
-
20 Ağustos 2009 Perşembe
Sus Payı mı?
-
2 Haziran 2009 Salı
YİTİRİLMİŞ(!) HAYATLAR
-
30 Mart 2009 Pazartesi
Seçimlerin Ardından...
-
24 Mart 2009 Salı
Burası Senin Yerin!..
-
10 Mart 2009 Salı
The Other
-
15 Ocak 2009 Perşembe
Asfaltlara da Avrupa Standardı!
-
25 Aralık 2008 Perşembe
Eskişehir Sizsiniz!..
-
12 Kasım 2008 Çarşamba
Vatmanlar Biraz Dikkat!
-
11 Eylül 2008 Perşembe
İsimleri Tartışıyoruz
-
5 Eylül 2008 Cuma
Neyi Paylaşamıyorsunuz ki?
-
24 Ağustos 2008 Pazar
Süperlig’de İlk Maçın Ardından
-
20 Ağustos 2008 Çarşamba
Süperlige Doğru ESES’te Neler Oluyor?
-
9 Temmuz 2008 Çarşamba
Halkın ekmeği ile oynamayın artık
-
27 Mayıs 2008 Salı
Mucizeler Ülkesi
-
22 Nisan 2008 Salı
Market Alışverişlerinde Dikkat!
-
4 Mart 2008 Salı
Tesadüf mü?
-
15 Şubat 2008 Cuma
Özgürlük Kavgası
-
4 Şubat 2008 Pazartesi
Herkes Mutsuz!
-
22 Ocak 2008 Salı
Bizim için önemlisiniz, sigara içmemelisiniz!
-
19 Ocak 2008 Cumartesi
İki yüzlülük mü?
-
17 Ocak 2008 Perşembe
Ne sıkıntılar çektik?
-
10 Ocak 2008 Perşembe
Fikir ve Emek Hırsızlığı
-
2 Ocak 2008 Çarşamba
KDV İndirimi ve Uygulamalar
-
16 Aralık 2007 Pazar
Mithat Körler Ve Biz Eskişehirliyiz
-
22 Ekim 2007 Pazartesi
Hakemler Bize Karşı mı?
-
19 Ağustos 2007 Pazar
Kalemşörler
-
2 Ağustos 2007 Perşembe
Şehrin ruhu!
-
24 Temmuz 2007 Salı
Kurallara Uymazsan Buna Benzersin
-
23 Temmuz 2007 Pazartesi
Demokrasi kazandı
-
20 Temmuz 2007 Cuma
Ticaret Odası Kimi Kandırıyor?
-
13 Temmuz 2007 Cuma
Dokunulmazlar!
-
9 Temmuz 2007 Pazartesi
Bağımsız Adaylık!
-
6 Temmuz 2007 Cuma
Allah’tan İstanbulu Yönetmiyorsunuz!
-
5 Temmuz 2007 Perşembe
Bu ne perhiz!
-
1 Temmuz 2007 Pazar
Değişim başladı
-
5 Haziran 2007 Salı
Eskişehir’e Eskişehirli Olmayan Adaylar