Erhan Erden SEyitgazi Belediye Başkan Adayı


Özgür TIKIZ



Özgür TIKIZ

Ne sıkıntılar çektik?

Ne sıkıntılar çektik?
Ne sıkıntılar çektik?
17 Ocak 2008 Perşembe Okuma 15.532

Geçtiğimiz günlerde gazete sütunlarına yansıyan AKP İl Başkanın Murat Can Özer’in “Bir çok mahalleye Büyükşehir Belediyesi çivi bile çakmadı” açıklamalarını okuduktan sonra şöyle kısaca bir düşünmek istedim. Evet, sayın başkanımız geldiğinden bugüne neler değişmişti ve ne tarz sıkıntılar çekmiştik!

 

Başkanımız ilk göreve başladığı zamanlar ilk yaşanan sıkıntı kimseyle görüşmemesiydi. Hatta gazeteciler bile başkanımızı göremiyordu. İlk yaşanan sıkıntılar bunlardı, hatırladığım... Başkanımız birşeyler bekliyordu ama ne bekliyordu kimse kestiremiyordu. Uzun bir süre böyle sessiz geçti görevinin ilk zamanları.

 

Bildiğimiz tek şey vardı o zaman, başkanın bir beklediğinin olduğuydu.

 

Ardından ulusal basına bile yansıyan ve Yavuz Donatın Sabah Gazetesinde’ki köşesinde ele aldığı sokak isimlerinin değişmesi olayı yasandı. Gerçekten hala düşündüğüm de bir anlam veremediğim ve kimin yararına yapıldığını anlamadığım bu değişimle gerçekten ilk ciddi sıkıntıyı yaşadık kent olarak. Kimse adres bulamaz ve tarif edemez oldu! Birine adres sorduğunuzda size ilk soru “eski ismimi, yeni ismimi” oluyordu. Tabii ne adresi soran biliyordu yeni isim mi, ne de adresi tarif etmesini beklediğiniz kişi!

 

Evet, sokaklara hani şu özendiğimiz Avrupa Kentlerindeki gibi numaralar verilerek yeniden isimlendirme yapılmış olsaydı; gerçekten hepimiz anlayacaktık bu değişimin nedenini ve hatta kolaylıklarını da yaşayacaktık. Ama bu değişim bizler için, yaşamamızı kolaylaştırmak için değildi, olsa olsa bizim sabır derecelerimizi ve yön bulma kabiliyetlerimizi geliştirmek için yapılan bir değişimdi.

 

Özellikle burada kentimize yeni gelen üniversite öğrencilerinin varlığını düşündüğümüzde, eskiden rektörlük görevi yapmış olan birinin bu gerçeği dikkate almadan böyle bir işe imza atmış olması, olayın ayrı bir şaşırtıcı yönü.

 

Daha sonraki değişim ise gerçektende sabır sınırlarımızı zorlayan ve bizleri büyük bir şantiyede oldukça uzun süre yaşamak zorunda bırakan değişimdi. Yani estram inşaatı. Şehir trafiğini sağlayan ana yolların bir çoğunun kapanması ve trafik sorunu ile ortaya çıkan bir çalışma oldu bu da.

 

Şehrin şantiye döneminin geride bıraktığı en önemli etki ise trafik kurallarına uymamayı alışkanlık haline getiren sürücüler oldu. Gerçekten çalışmalar nedeni ile ne ışık, ne yön levhası tanımaz hale geldi sürücüler. Zira bugün bu yol açıksa, yarın geldiğinizde kapalıydı. İster istemez bu düzene uymak zorunda kaldılar ve trafik polislerimizde mecburen anlayış gösterdiler bu kuralsız trafiğe... Sonuçta hala kurallara uymamaya devam eden bir çok sürücü kaldı ortada.

 

Elbette ana caddelerin kapanması, tranvayın çok fazla noktadan trafiği kesiyor olması yine sıkıntıların devam etmesinin bir nedeni oldu. Tranvayın kesistiği yerlerde hala uzun kuyruklar oluşmasını ne yazıkki hiçbir şekilde engelleyemediler. Çok kısa mesafelerle konulan trafik lambaları çözümden çok, problem yarattı.

 

İlk tranvayın çalışmaya başladığı ve otobüslerin minübüslerin güzergahlarının sınırlandığı gün ve haftası gerçekten ciddi sıkıntılar yasandı. Ki o sıkıntılar şuan bitmiş gibi görünse de. Trafik keşmekeşi ve aktarmalı yapılan toplu tasıma ciddi anlamda sıkıntı. Ayrıca diktatörce yapılan tranvaya bineceksin baskısı da bu isin tuzu biberi.

 

Kent merkezinden halk otobüslerini ve minibüsleri trafiği rahatlatmak adına uzak tutanlar ne yazıkki askeri büyük otobüs servislerinin güzergahlarında aynı prosüdürleri uygulayamadılar.

 

Bunun yanında ciddi sıkıntılar porsuk üzerindeki köprülerin yenilenmesi için yapılan çalışmalarda yaşandı. Bunun yanında başkanın kendi adının baş harflerini köprülere kazıması da ayrı bir sıkıntı ve tartışma nedeni oldu.

 

Şimdi dönüp baktığımızda arkaya aslında gerçekten ciddi sıkıntılar atlattığımızı ve bu sıkıntıların bazılarının hala etkisinin sürdüğünü görüyoruz.

 

Ancak bunların yanında kent içindeki kanalizasyon çalışmaları yapılmadı. Yani yer altında kalan ve insanların görmeyecekleri hizmet olan yer altı çalışmaları her zamanki gibi başka baharlara kaldı.

 

Başkamızın hizmetinin ilk yıllarında çivi dahi çakma gereği hissetmediğini ve beklediğini hepimiz biliyoruz bunun nedeni de seçim zamanında şantiye ye dönmüş halde olan kent ve kullanılan şeçim sloganında ortaya çıktı. YARIM KALMASIN!... Evet Eskişehirliler ve CHP bu sese kulak verdi ve sayın başkanımız ikinci kez seçilme şansı buldu.

 

Şimdi önümüzde yaklaşan yerel seçimler var. Bakalım burada vatandaş balık hafızası ile davranıp tüm bu sıkıntıları görmezden mi gelecek. Yoksa sıkıntı sorun değil, yola devam mı diyecek?

 

Tüm bunları önümüzdeki dönemde birlikte yaşayıp göreceğiz.

 

Bizler burada sürekli olarak eleştiren olarak görüldük ancak bizim amacımız eksik ve görülmeyenleri ifade etmekti. Zira toplu tasıma aracını hiç kullanmayan birinin, özel şoförle yolculuk eden birinin yaşanan sıkıntıları görme ve bilme olasılığı elbette ki yok!

 

Elbette, güzel şeylere de imza atıldı geçen sürede. Ancak yarını düşünmeden yapılan çalışmalar, yaşayan kentin ihtiyaçlarını göz ardı eden yaklaşımlar ve oy kaygısı taşınan olaylar karşısında doğal olarak bizde bunları yazdık ve dille getirmeye çalıştık.

 

Dediğim gibi sokak ismi değiştirmek gibi bir olayın kime yararı olduğu asla yanıtlanmadı. Yanıtlanmayacakta. Yada kendi koydukları yönetmelikleri çiğneyerek yaptıkları göletin yanına anfi tiyatro inşaatını; böyle bir yetki ve görevi olmayan bir kuruma nasıl yaptırdıklarını. Yada köprü başında düzenleme yapmayı planladıkları halde neden park yapıp orayı sonradan tekrar neden yıktıklarını... Tüm bunları bilemiyoruz...

 

Aklıma tek gelen şey Ortegay Gaset’in Kütlelerin İsyanı adlı kitabında anlattığı yönetici modeli... Bugünü düşünüp yarını görmezden gelen bir yaklaşım...

 

Eleştirdiğimizde elbette çok daha fazla şeyi derinlemesine yazabilir ve ifade edebiliriz... Ancak biz burada kısa bır durum değerlendirmesi yapmayı ve neleri unuttuğumuzu hatırlatmayı düşündük...

 

Biz doğru bildiğimizi çıkarsız olarak ifade etmeye çalışıyoruz... Kimsenin sözcüsü yada satılmış kalemi de değiliz.

Üç kuruşluk kelime haznesi ile çıkıp aynı kelimeleri taklalar attırarak yazmayı marifet saymıyoruz....

 

 





YORUM YAZ
Bu habere yorumlar

Tüm yazıları