Erhan Erden SEyitgazi Belediye Başkan Adayı


Hüseyin DÜŞ



Hüseyin DÜŞ

DEĞİŞİM : “Tekamül mü, Tahribat mı?”

DEĞİŞİM : “Tekamül mü, Tahribat mı?”
DEĞİŞİM : “Tekamül mü, Tahribat mı?”
16 Eylül 2011 Cuma Okuma 15.493

  “İnsan nefis ve onun arzularına muhalefet etmekle görevlidir. Nasihati kabul eden, hayatı boyunca cihat etmektedir. Biraz nefsine müsamaha gösteren ise helak olur”  (Muhyiddin Arabi)

  İnançta ve davada reform, yenilik ve değişimlerle tekamüle ulaşılamaz. Tekamüle, daha iyiye ulaşmak için değişim, yenilik; ancak fen ve teknoloji alanlarında fayda sağlar. Bir insanın hayatı boyunca inanç ve davasındaki sebatına yada sapmalarına bakarak ne biçim bir insan olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

  Daha 10-15 sene önce, iyi dediğine kötü, doğru dediğine yanlış, kara dediğine ak diyorsa böyle bir insanın yada grubun arkasına takılarak girilecek bir yol, hayırlı bir yol mudur Allah aşkına…

  Bazen değişimi o kadar abartıyoruz ki; insanlık vasfımızı yok eden işler yapabiliyoruz.

   Nasıl, niçin ve neye göre değişiriz?.. Yaşadığımız çağın sözde bir takım aydınları eskiyi aşmak ve eskinin üzerini tamamen çizmek için sürekli olarak eskiyi aşağılamak yolunu tercih etmişlerdir. Özelliklede batı’ya benzemek yarışına dönüşmüştür bu halimiz. Oysa değişim, değişmemesi gereken bazı ilkeler esas alındığında anlamlı hale gelir.

   Değişim; inancımızı ve insanlık vasıflarımızı yok saymadan bir yerden başka bir yere yolculuk yapmak gibi düşünülmeli. Ama bu yolculukta, yolda olmak esas olmalıdır. Dikkat edilmez ise yoldan çıkma ihtimali vardır. Sonra elimizi, kolumuzu kırabiliriz.

  Yani diyoruz ki; değişim pervasızca halden hale geçmek olmamalıdır. Tek dişi kalmış Batı medeniyetsizlerine benzemek olmamalıdır. Değişimden bunu anlayanlar ve değişim uğruna her türlü değerlerinden vazgeçenler sonlarını iyice düşünmelidirler.

  Özellikle yahudi ve hıristiyanlar kısacası İslâm'a inanmayan bütün toplumlar, Müslümanların benzememekle emrolundukları toplumlardır.

Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: "Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudilere ve hıristiyanlara benzemeyiniz..." buyurmuşlardır. (Tirmizi, İsti'zan:7)

  Özellikle bu hadis-i şerif, şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır. Mağluplar, galipleri taklit etme psikolojisini yaşarlar. İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve büyük gördüğünü taklit eder. Şekli taklit insanı zamanla itikadi taklide götürür.

  Şu şiir toplumumuzun içinde bulunduğu acayip hali ne güzel tasvir etmektedir:

 “Bir elde kadeh! Bir elde Kur'an!
  Ne helâldır işimiz, ne de haram!
  Şu yarım yamalak dünyada,
  Ne tam kâfiriz, ne de tam Müslüman!
   Müslüman’a:
  "Sen hıristiyan mısın?" diye sorsan darılır.
  Amma yılbaşında hindi, kaz; yemesine bayılır...
  Çam deviren hindici, nasıl mümin sayılır...
  Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz:
  "Batı, Batı" diyerek, eyvah! Hep batıyoruz!”

  Kendisine doğru ve hayırlı bir yol, izince gidilebilecek sadık ve emin bir lider bulabilen insan sayısı kaçtır sizce?..

 Bize düşen doğru yolu göstermektir. Kimseyi tuttuğu yoldan zorla döndüremeyiz. Ama biz doğruyu hatırlatıyoruz. Buna dinen de mecburuz. Çünkü sorumluyuz.

  Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şu benzetmesine iyi kulak verelim: "Bir gemiyi paylaşan ve bir kısmı üstte bir kısmı altta bulunan insanları düşünün. Altta bulunanlar, su ihtiyaçlarını karşılamak için gemiyi delmek istediklerinde, üsttekiler buna mani olmazlarsa gemi batar ve hepsi birden boğulur; eğer mani olurlarsa hepsi de kurtulur." (Buhari, Şirket:6, No: 2361, 2540, Tirmizi, Fiten: 12)

  Hepimiz dünya gemisindeyiz. Bu gemiyi batıracak davranışlara sessiz ve ilgisiz kalmamak gerekir. Hep sevdiğimizi söylediğimiz müminler gibi yaşayalım. Kâfirler gibi yaşayıp, nüfus cüzdanlarının din hanesinde İslâm yazmakla cenneti umanlardan olmayalım.

Kalın sağlıcakla, kıymetli dostlar…





YORUM YAZ
Bu habere yorumlar

Tüm yazıları