HARMANA SERERLER SARI SAMANI...
Harman zamanı, yöremiz ve Anadolu insanı için çok önemlidir...
Ekilişlerinin, emeklerinin karşılığını alacakları, sonrasında biraz olsun nefes alıp dinlenmeye geçecekleri zamandır harman zamanı...
Eskiden alışverişlerin bile 'Harman zamanına kadar' diye yapıldığını hatırlayın lütfen...
Bazıları için emeğinin karşılığı, bazılarımız için dinlenmenin arefesi bazılarımız için ayrılık, bazılarımız çin kavuşmadır harman zamanı...
Geçmişten günümüze türlü türlü hayat hikayayeleri vardır...
Hemen her yörede harmana dair hikayeler okur, duyarız...
Duyduğumuz bazı hiayeler yüreklere dokunmuş, türküler, ağıtlar, deyişlere konu olmuştur...
Güvence arşivimizi araladık geçen gün, güzel bir hikayeyi sizinle paylaşmayı istedik...
Uzak değil, dizimizin dibinden, Kent'imizin 13. ilçesi olarak bildiğimiz Emirdağ'dan gelecek bir hikaye...
Bu hikayede emek, sevgi, saygı, örf, adet, töre, vefa nedir hepsinin harmanını bulacaksınız...
Hikayemizin kahramanı 'tırpancı Kara Yusuf'
Bahse konu edilen türkünün adı ise başlıktan anlayacağınız üzere 'Harmana Sererler Sarı Samanı'
Buyurun, hepbirlikte okuyalım;
.../...
Emirdağ ovası sıcak bir yaz gününde adeta kavruluyordu. Güneş tam tepeden ekin biçen tırpancıların başlarından aşağıya doğru ılık terler dökmelerine sebep oluyordu. O yıl bereketli bir yıldı ve başaklar üzerine bindirilmiş altın gibi parlayan buğday tanelerini taşıyamıyorlar, neredeyse bükülmekten kırılacak seviyeye gelmişlerdi. Dönüm başı kiralanan tırpancılar, tırpanlarını sarı buğday deryasına sallarlarken, derin hayallere dalıyorlar, uzunca bir süreden sonra ritmik hareketlerle salladıkları tırpanın ağırlığını hissetmiyorlardı. Saf tutarak ekin biçen tırpancıların arasında fidan boylu, kara-yağız bir delikanlı vardı ki, yazın esen ılık rüzgarların çarpıntıları ona güç veriyor ve onlarca dönüm tarlaların sarı renkli başakları sürmeli yeşil gözlerinde yansıyarak, onu sevgi deryasında savrulmuş kayık misali aşka davet ediyordu.
Adaçal'ın eteklerindeki Belen sırtlarında kendini işe vermiş tırpancılar ve tarla sahiplerini suskunluk bürümüş, konuşmadan durmadan çalışıyorlardı. O sırada ekenek civarında bulunan tek ardıç ağacının altında dinlenmekte olan gençlerden birinin bağırması bu sessizliği bozdu. Tarlaların büyük bir bölümünün sahibi Tahir Ağa geliyordu ve bu durumu çalışanlara haber vermeliydi. Bir çift heybetli doru tayın koşulduğu yeşil renkli, tekerleklerine takılmış zillerin sesinin uzaktan hoş bir tını yaratarak duyulduğu araba ve üzerinde uzunca bir kaban giymiş kasketli, bir o kadarda havalı orta cüsseli bir adam ve arabası yaklaşıyordu. Araba kısa bir süre sonra ardıç ağacının cılız gölgesinin altına gelip durdu.
Arabadan, önce ağanın yamağı Kel Hüseyin indi, arkasından Tahir Ağa indi. Arabada biri vardı ki, esmer, ela gözlü, başında oyalı yazması bulunan ay yüzlü, dünyalar güzeli genç bir kız. Dinlenmekte olan Yusuf'un dikkatini çekmişti. Yusuf utangaç bakışlarla kıza bakıyor ve bilinçsizce iç geçiriyordu.
"Aman Allah'ım bu ne güzellik böyle, sanki insan değil bir melek" diye düşünmekten kendini alamıyordu. Ağanın seslenişi bu büyüyü kısa sürede bozdu: "Kızım Elif, şu azıkları ve ayran testisini uzat!"
Bu sırada Yusuf, kızın adının Elif olduğunu öğrenmişti. Ne anlamlı, güzel bir ismi vardı. Yusuf, istemdışı çevik bir hareketle yerinden fırladı ve Elif'in uzatmış olduğu ayran testisini tuttu. Ela ile yeşil gözlerin gizemli buluşması birkaç saniye de olsa ilk kez gerçekleşti. Bu farklı bir duyguydu. Topak Kız ve Kara Yusuf'un gönül gözlerinin yoğunlaşmış yansımaları, yüreklerindeki sevda ateşinin olgunlaşarak parlamasına neden oldu.
Tahir Ağa'nın kısa süreli ziyareti sona ermiş ve yeşil boyalı arabalarına binerek, Emirdağ merkezine doğru yol almaya başlamışlardı. Tırpancıların uzunca molası bitmiş ve ekin biçimine tekrar başlanmıştı. Yusuf tırpanı sallarken, gönlünün zelzeleye tutulduğunu çoktan fark etmişti. İnsana yaşama sevgisi veren aşk ateşi, tarladan biçilen her bir buğday tanesi kadar gönlüne saplanıyordu. Belli belirsiz bir sesle farkında olmadan bir türkü tutturdu: "İncecikten bir kar yağar, tozar Elif, Elif diye."
Türkünün sadece bu bölümünü bilen Yusuf, gün batımına kadar aynı mısraları yineledi.
Güneş gökyüzünün tepesinden ayrılmış, tırpancılarla dalga geçer gibi, Adaçal'ın arkasına doğru çekilmişti. Çalışanlar için artık eve gitme vakti gelmişti. Tüm tırpancılar anayolu kullanmadan Belen sırtlarından salınarak kısa sürede Emirdağ merkeze inmişlerdi. Yusuf ve arkadaşları Kacerli çeşmesinin önünden geçerken, genç kızlar sırayla su dolduruyorlar ve çeşme başında muhabbet ediyorlardı. Aslında birçoğu için su doldurmak bahaneydi, esas olan havas oldukları yiğit Emirdağ gençlerini görebilmek için buradaydılar. Tırpancılardan birisi su içmek için çeşmeye doğru yaklaşırken, Yusuf'un gözü bir güzele odaklandı. Böyle bir tesadüf olamazdı. Bu güzel, Elif'ti. Evet, kesinlikle oydu. İki genç utangaç bakışlarla uzunca bir süre bakışıp, birbirlerine ışmar eylediler. Elif'in elinde tuttuğu üzeri işlemeli su testisinin motifleri, adeta ilk aşkının yeşeren sevda ateşini simgeliyordu. Yusuf bir yudum su içmek bahanesiyle, çeşmeye doğru yanaştı. O zamanlar bir erkek çeşmeye yanaştığında, tüm bayanlar ona öncelik verirlerdi. Bu bayan, ağakızı da olsa durum değişmezdi. Yusuf, Elif'in uzattığı kalaylı bakır tasa dolmuş, Emirdağları'nın yeşil kekik kokulu yaylalarından adeta gelinlik bir kız gibi süzülerek inen sudan bir yudum içerken, gözlerini Elif'ten ayıramadı. Kelimelerin yetersiz kaldığı bu dakikalarda, tek laf etmeden oradan ayrıldılar.
Günler günleri kovaladı, ekinler biçilip, döven döğme, patos çekme zamanı geldi. O zamanlar teknoloji ileri olmadığından devasa biçerdöverler yoktu. En gelişmiş makina olan patos, sadece koca kazada birkaç tane vardı. Genellikle arpa ve buğday gibi tahılları saplarından ayırmakta, at veya öküz arkasına koşulmuş dövenler kullanılırdı. Çift at veya öküz arkasına koşulmuş "geri" ismi verilen kenarı uzun dayaklarla desteklenmiş arabalar, biçilmiş olan ürünü ekenekten harman yerine taşımada kullanılırdı. Tüm ekinlerin biçim işi bitmiş, imece usulü kullanılan harman yerinde çiftçiler ürünlerini işlemeye başlamışlardı. Altın sarısı buğday taneleri başaklarından ayrılırken, göz kamaştıran güzellikte görüntüler ortaya çıkıyordu.
Tahir Ağa'nın ürünleri diğer çiftçilerin ürün toplamından fazla olduğundan, onlarca kiralanmış çalışanı vardı. Kara Yusuf da bunlardan birisiydi. Tüm ahali harman yerine toplanmış, tek bilek olmuş, bir an önce tahıllarını, yağmur-yaş vurmadan depolara kaldırma çabasındaydı. Tahir Ağa'nın konağı ile harman yeri sınır olduğundan, konak sakinleri hummalı çalışmaları takip ediyor ve zaman zaman çalışmalara katılıyorlardı. Yusuf ve Elif bu durumdan yararlanarak, fırsat buldukça kaçamak buluşmalara başlamışlardı. Her geçen gün genç aşıkların yüreklerindeki sevda ateşini körüklüyor, fakat gelecek korkusu adeta iki sevgiliyi umutsuzluğa sürüklüyor, birbirine olan sevgilerinin büyüklüğünü hatırladıkça, hafif buruk bir tebessümle gülümsüyorlardı.
Gün oldu devran döndü, Emirdağ'ın poyraz rüzgarları ve şiddetli ayazı karlı dağları aşarak koca konağa dayandı. Yusuf ile Elif eskisi kadar sık görüşemiyorlar, sadece ara sıra uzaktan da olsa, gönül gözleriyle birbirine olan sevgilerini işliyorlardı. O sene kış çok zorlu geçti. Emirdağları'nda, adeta soğuğa dağlar bile dayanmakta güçlük çekti. Herkesin gönlünde baharın gelmesini bekleme umudu filizlenmiş, çiğdem çiçeklerin güneşle buluşma anını özlemle bekler olmuşlardı. Sonunda tabiat ana uykusundan uyandı ve Emirbaba'dan Kaza'ya bakan güneş tatlı yüzünü tüm özleyenlere gösterdi. Körpe kuzuların özlemle meleme sesleri, sarı ineklerin danalarını özenle emzirme sahneleri, tarlada ve bahçede yeşilin tüm tonlarının, ruhu okşayan yansımaları, genç aşıkların sevdalarının bir kat daha büyümesine vesile oluyordu.
Tahir Ağa o sene Alıçlı yaylasını yurt tutmuştu. Dağlıç koyunlarının çan sesleri eşliğinde koca sürü yaylaya çıkacak, çörek otlu tulum peyniri keçi derisine basılacak ve tereyağının en hası buz gibi pınarların sularında çalkalanarak ayrıştırılacaktı. Yayla zamanı gelip çatınca konakta bir hizmetli dışında kimse kalmamış ve hepsi yaylanın yolunu tutmuştu. Kara Yusuf bir kez daha ciğerinden yaralanmış, ak benizli sevdalısı Elif'i yaylaya salmıştı. Bizim yaylalarda her ağanın bir yurdu olur ve destursuz kimse kimsenin yurduna giremezdi. Her şeyden önce on koyundan kıymetli davar köpekleri buna izin vermezdi.
Sevdalısını dağlara salan Yusuf, yayla dönüşüne kadar onu göremeyeceğini biliyor ve bulabildiği gündelik işlerle avunmaya çalışıyordu. Baharın ve yazın en güzel günleri yaşanıyor ama Yusuf için bir anlam ifade etmiyordu. Her baktığı yerde biricik sevdalısının flulaşmış hayalini görür gibi oluyor, bir anlık sevinç daha başlamadan ızdıraba dönüşüyordu.
O zamanlar Emirdağ yaylalarına tek ulaşım, taşıt yolu olmadığından dolayı, binek hayvanlarıyla yapılıyor, bu durum aslında çok kısa olan mesafeleri devasalaştırıyordu. Çatallı köyüne kadar vasıta ile gidiliyor, bu köyden sonra ise tüm ağırlıklar, yaylaya binek hayvanlarıyla taşınıyordu. Yaylaların çılgın rüzgarlarına dayanmaya çalışan Aleyçik kamışları, adeta Elif ile Yusuf'un aşklarına ağlayarak gıcılıyorlardı. Yaylada güneş doğmadan uyanan Türkmen kadınları, o daracık çadırlarında, bir taraftan yeni sağarak damda pişirdikleri sütün kaymağını, daha önceden kazada yağ tenekesini ikiye böldürerek yaptırdıkları kaymak tenekesine döküyor, diğer taraftan kalabalık nüfusuna kahvaltılık hazırlamaya çalışıyorlardı. Güneş sıcak yüzünü gösterdi ve Aleyçik'in kapısından içeriye ilk ışıklarını göndermeye başladı. Bu sırada gördüğü kabusun etkisinde kalan Elif, irkilerek uyandı. Sabah ayazında kan ter içinde kalmıştı. Belli ki korkunç bir rüya görmüştü. Elif rüyasında ne gördü, orasını bilmemiz mümkün değil ama sanırım tahmin etmek o kadar da zor olmasa gerek.
Sevdalılar için zaman geçmek bilmiyor, adeta saniyeler bir yıl oluyordu. Günlerce yaralı kalpler kavuşma isteğiyle yandı tutuştu, ama zamansız da hiçbir iş olmuyordu. En sonunda yaylalarda otlar sararmaya başladı. Elif belki de hayatında ilk kez sararan otlara sevinmişti. Dönüş yükleri semiz binek hayvanlarına yüklenmişti. Uzunca bir zahmet sonunda Çatallı köye inildi ve buradan kara taşıtlarıyla Emirdağ merkezdeki konaklarına kavuşacaklardı.
Yusuf yaylacıların geleceğini daha önceden öğrenmişti. O gün gündelik işe gitmedi. Çatallı ve Tez köylerinin Emirdağ girişinde adeta nöbete kaldı. Aslında gözü yola bakıyor ama yoldan geçenleri görmüyordu, sevda ateşiyle adeta yeşil gözlerine mil çekilmişti. Uzunca bir süre bekledikten sonra, uzaktan gelen minibüsü fark etti, araç yaklaştıkça kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Evet bu o araçtı, Emirdağ'dan giden araç. Tahir Ağa ve ailesini getirecek araç.
Minibüs Yusuf'un yanından süratlice geçti gitti. Yusuf toz bulutundan kimseyi göremedi, minibüsün istikametinin Kacerli'deki Tahir Ağa'nın konağı olduğunu bildiğinden, tüm gücüyle koşarak Keçili Deresi istikametinden Kacerli'ye doğru yol almaya başladı. Uzun bir süre sonunda Yusuf, konağa yaklaşmış ama dizlerinde derman kalmamıştı. Harman yerinde biraz soluklandıktan sonra, gözleri cananını aramaya başladı, ama dışarılarda kimse görünmüyordu. Bir süre orada duraklayan Yusuf, umutsuzluğa kapılıp tuttu evinin yolunu.
Yusuf için zaman geçmek bilmiyordu. Akşam vakti yaklaştığında Kacerli çeşmesi civarına gitmeyi planlıyordu. Yola koyulan Yusuf, çeşme başına yaklaştığında hep aynı bildik manzara, genç kızların tatlı sohbetleri ve gençlerin uzaktan uzağa kızlara ışmar eyleme sahneleri. Yusuf hayal kırıklığına uğramıştı, çünkü Elif çeşme başında yoktu. Umutsuzca beklemeye başladı.
Uzunca bir süre bekleyen Yusuf, tam oradan uzaklaşacağı sırada gözlerine inanamadı. Elif geliyordu. Yaklaştıkça güzel yüzü belirginleşmiş, yayla havası güzel yanaklarının elma gibi kızarmasını sağlamıştı. Sevdalılar birbirlerini görünce gözlerini birbirine kenetlediler. Çeşme başına yanaşan Elif, testisinin dolduğunun farkında bile değildi. Dilleri ile dişlerinin arasında karar verip kavil ettiler, akşama görüşeceklerdi. Karanlık çökmeye başladı ama kör talih, ay gökyüzünde adeta güneş gibi ortalığı aydınlatıyordu. Biraz çekinerek de olsa konağın uzunca avlusunun sonuna yaklaşan Elif, en sonunda Yusuf'una kavuştu. İki sevdalı elele tutuşup masumane bir şekilde hasret giderdiler. Koca bir kış gizli buluşmalarla görüşen sevdalılar, birbirlerine daha sıkı bağlandılar.
Yine yaz geldi, Tahir Ağa bu yıl yaylaya çıkmayacaktı. Harman zamanı hep aynı rutin işler ve dağ gibi büyüyen Yusuf ile Elif'in büyük sevdalarının yansımaları, Emirdağları'na hançer gibi saplanıyordu. O gün hava bulanıktı, Elif'in içi, bilinmeyen bir sebepten daralıyordu. Çok geçmedi Tahir Ağa, karısı İlvanlı Dudu'yu yanına çağırdı. Elif'e talip çıkmıştı. Emirdağ'ın soylu bir ailesi askerden yeni gelen oğullarına Elif'i istiyorlardı. Bu genç, Tahir Ağa'nın asker arkadaşının oğlu Osman'dı. Tahir Ağa söz vermişti bir kere. Kız verilecek. İki soylu sülale hısımlık bağıyla birleşecek ve şanlarına uygun düğün yapılacaktı. İlvanlı Dudu bu duruma çok sevindi. Elif'i yanına çağırarak, hemen müjdeyi verdi. Elif'in başından kaynar sular dökülmüştü. Ya sevdalısı karar verip kavil ettiği Kara Yusuf'a ne olacaktı?
Eski Türkmen geleneklerimizde aşka, sevdaya önem verilmezdi. Hatta genç kızlara duygu ve düşünceleri asla sorulmazdı. Belki de onca güzel örf ve ananelerimiz içinde tek olumsuz olanı buydu ve halkımızın bağrından kopmuş, acıyı mısralara yansıtmış sevda ağıtlarının, türküye dönüşmesinin tek sebebi buydu.
O gece Elif için bir kabustu ve asla sabah olmuyordu. Güzel gözleri uykuya hor bakıyor ve bir an önce yiğidine kara haberi ulaştırmak için parçalanıyordu. Güneş Emirdağları'nı selamlayarak, Kacerli'nin üzerine ateşten perdesini gerdi. Hava öyle bir sıcaktı ki adeta Elif kızın içinin yangını, sevdalı yüreklere kor alev gibi basılıyordu. Elif çaresizdi. Ne yapmalıydı, ne etmeliydi, bilemiyordu. Ölümsüz sevdasını Yusuf'dan başka bileni yoktu. Annesi Dudu'ya durumu söylemek istedi ama yapamadı. Söylese de zaten bir faydası olmayacaktı. İlvanlı Dudu hatırı sayılır bir ağa karısıydı. Hiç kızını bir tırpancıya verir miydi? Ele güne rezil olurdu. Emirdağ'da haysiyeti iki paralık olurdu.
Nice olumsuz aşkların sevdaların yaşandığı Kacerli çeşmesi o gün yine bulanık akıyordu. Bu çeşme ne zaman bulanık aksa, ayrılık rüzgarlarının savurduğu toprak, yaylalarda bu suya karışırdı. Elif ilk kez çeşme başına Yusuf'tan önce gelmişti. Yakışıklı, fidan boylu Türkmen delikanlısı sürmeli Yusuf uzaktan göründü. Elif'ine yaklaştıkça içinin yandığını hissetti. Çeşme başında akşam buluşmaya kavil ettiler. Uzun geçen yaz saatlerinden sonra gün kavuştu, hava yine bulanıktı. Elif konağın avlusundan ağlayarak yaklaştı. Uzunca bir süre hıçkırıklarına engel olamadı. Kara Yusuf dile geldi:
- "Ela gözlü, al yanaklı topacık yarim neyin var?"
Elif olanları ağlayarak anlattı ve şöyle ekledi:
- "Sürmeli yiğidim, aslan yarim, biz ne ettik feleğe, Elif'in yalnız seni sevdi, sadece seni diledi."
Sevdalıların yakarışlarına, gökyüzü dayanamadı ve gürleyerek ayrılık damlalarını, iki aşığın üzerine bıraktı. Gözyaşları ve ayrılık yağmurları birbirine karıştı.
Orada yaşanan olayları sadece Yusuf, Elif ve Allah'tan başka kimse bilmiyor. Bizim bildiğimiz sadece Kara Yusuf'un Elif'e, beraber kaçalım demesi ve Elif'in istemeyerek buna karşı çıkmasıydı. Elif, iyi bir terbiye almış Türkmen kızıydı. Babası Tahir Ağa'nın başını yere eğemezdi. Zaten kaçsalar bile Tahir Ağa bu sevdaya mutlaka engel olurdu. Maalesef hüzünlü bir aşk öyküsü daha, bu şekilde ayrılıkla sonuçlandı. Kara Yusuf ve Elif de gönülden sevip ayrılan diğerleri gibi, sevdalarını kalplerine gömdüler. Ölünceye kadar, silinmeyecek kalplerine kazınmış sevda sızılarıyla yaşamak zorunda kalacaklardı. Elif aynı sene muhteşem bir düğünle içi kan ağlayarak Osman ile evlenmek zorunda kaldı. Kara Yusuf'un en iyi bildiği iş olan tırpancılığa devam ederken, artık "İncecikten bir kar yağmıyordu ve Elif diye tozmuyordu."
Bir zamanlar canına bastığı biricik yari artık ona haramdı. Elif adını ağzına almadan yıllarca ona yaktığı türküleri söyleyecekti. Kara Yusuf'un bahtı da lakabı gibi "Kara" idi. Ekeneklerde ekin biçerken, her tırpan sallayışında aşağıdaki türküyü de ömür boyu yaşlı gözlerle söyledi:
Harmana sererler sarı samanı
Hiç gitmiyor şu dağların dumanı
Gel otur yanıma canım sevdiğim
Ayrılık mı olur harman zamanı
Çeşmenin başına ışmar eyledin
Bir sevgi sevdim de pişman eyledin
Keşke bu sevgiyi sevmez olaydım
Beni anamınan düşman eyledin
Divane mi deli miyim hele ben
Bir yar için dolaşırım çöle ben
Bana sevdiğinden vazgeç diyorlar
Deli gibi sevdim vazgeçemem ben
Gacelli çeşmesi bir ince yoldur
Ela gözlüm de testini doldur
İntizar eyle de kocanı öldür
Öldür kocanı da aleyim seni
Yöre: Afyonkarahisar - Emirdağ
Not: Kaynaklarda farklı farklı sözleriede rastlamak mümkün...
Türkü, Nazım Bursalıoğlu tarafından 01.04.1983'te derlenip; 1990'da TRT'ye verilmiş. TRT Repertuvarında ilk üç kıta verilmekte; derleyen olarak Hüseyin Yaltırık ve Reyhan Altınay gösterilmekte. Rept. No: 4618. Sözleri Halil Bişi tarafından gönderildiği belirtiliyor...
Tüm yazıları
-
30 Ekim 2024 Çarşamba
BİZ - Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır
-
15 Ekim 2024 Salı
BİZİM YUNUS ESKİŞEHİR MİHALIÇÇIKTADIR, AKSİNİ İDDİA EDEN MÜFTERİDİR!
-
14 Ekim 2024 Pazartesi
DÜNYADA EŞİ BENZERİ OLMAYAN ÖRGİN PROJESİ İÇİN PİLOT BÖLGE ESKİŞEHİR OLDU…
-
22 Eylül 2024 Pazar
KIZIL GEYİKLERİN YAŞAM ALANINDA, 187 BİN AĞAÇ KATLEDİLDİ Mİ?
-
22 Eylül 2024 Pazar
MADEN ÇIKARACAĞIZ DİYE ORMANI KATLEDİYORLAR!
-
7 Eylül 2024 Cumartesi
KIRTASİYE, KIRTASİYECİDEN ALINIR...
-
24 Ağustos 2024 Cumartesi
ESMİNARDER BAŞKAN ADAYI BEKİR TALAY BEY…
-
17 Temmuz 2024 Çarşamba
B/AĞLAMA...
-
6 Temmuz 2024 Cumartesi
#MİHALIÇÇIK #NARLI, NARLU, NARLUHORTU #TARİHİ…
-
15 Haziran 2024 Cumartesi
KURBAN...
-
20 Nisan 2024 Cumartesi
HADDİNİZİ AŞMAYIN, TÜRKLÜĞÜMÜZ İLE BOĞDURTMAYIN!
-
9 Nisan 2024 Salı
ÖRGÜTLÜ YALANLARA KARŞI TEŞKİLATLANAN DOĞRULUK!
-
16 Mart 2024 Cumartesi
BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINI MALVARLIKLARINI AÇIKLAMAYA DAVET EDİYORUM!
-
16 Mart 2024 Cumartesi
Bir kez daha tarihi kayıtlara geçmesi için not düşüyorum...
-
9 Mart 2024 Cumartesi
Erkeğin ‘ADAM’ olduğu yerde…
-
28 Şubat 2024 Çarşamba
MALIÇTAN ÇIKAN ŞAMPİYONLAR…
-
18 Şubat 2024 Pazar
NEZAKET, ZARAFET HALİT GÜRSOY VE RIDVAN ARAS…
-
15 Şubat 2024 Perşembe
Mihalıççık Belediyesi’nin belirlediği maden yükleme alanı ilkokula 100 metre uzaklıkta
-
12 Şubat 2024 Pazartesi
KENT MEYDANINA BOZKURT DİKİLSİN...
-
10 Şubat 2024 Cumartesi
MİHALIÇÇIK DAĞCIKÖY VE ÖREN MEVKİİ…
-
10 Şubat 2024 Cumartesi
SİVRİHİSAR KELEMDOLMASI TESCİLLENDİ…
-
10 Şubat 2024 Cumartesi
HIRSIZLAR...
-
5 Şubat 2024 Pazartesi
Plastik kıyamet ve Büyükerşen…
-
5 Şubat 2024 Pazartesi
Hacı Halit Ağa Konağı yıkılıyor…
-
5 Şubat 2024 Pazartesi
Tehlikenin farkında mıyız?
-
5 Şubat 2024 Pazartesi
OEDAŞ’tan cevap var…
-
5 Şubat 2024 Pazartesi
BİZDEN NE KÖY OLUR NE KASABA!
-
4 Şubat 2024 Pazar
Sayın Valim, OEDAŞ’tan şikâyet var!
-
4 Şubat 2024 Pazar
İLKELİ VE KARAKTERLİ ADAY!
-
4 Şubat 2024 Pazar
VEKİL SEÇİMLERİ 21 MAYIS’TA…
-
4 Şubat 2024 Pazar
Nefestir anne…
-
4 Şubat 2024 Pazar
TÜRKAV’DAN CUMHUR İTTİFAKINA TAM DESTEK…
-
4 Şubat 2024 Pazar
Matematik şampiyonu Eskişehir’den…
-
4 Şubat 2024 Pazar
Sivrihisar dışına taşmış…
-
4 Şubat 2024 Pazar
MHP’den Cemal Okan Yüksel’e tepki…
-
4 Şubat 2024 Pazar
Nasihatimdir, vasiyetimdir
-
4 Şubat 2024 Pazar
’KUTU KUTU PENSE’
-
4 Şubat 2024 Pazar
TABUTÇULUK GELECEĞİN MESLEĞİDİR...
-
4 Şubat 2024 Pazar
BİZDEN NE KÖY OLUR NE KASABA!
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Gittim ben, sizde gelin çocukluğumuza… - 2
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Gittim ben, sizde gelin çocukluğumuza - 1
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Yaşlanma!
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Türk’ün Ergenekon Bayramı ‘Nevruz’
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Şehidimizin nefesi…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Bizde hergün kadınlar günü…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Eskişehir Tuhafiyeciler Odası engelleri kaldırıyor…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Kabalı köyünde neler oluyor!
-
25 Ocak 2024 Perşembe
14 Şubat 1 gül, 1 yemek, 1 gün, 1 kişi…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
14 Şubat’ta ekonomi canlansın / canlar yanmasın…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
(FKÜ) Fenilketonüri, (PKU) nedir hiç duydunuz mu? (1)
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Bu operasyon başından sonuna Türkçe…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Gıda dağıtımı bahane...
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Haydar Urfalı’ya kulak verin…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
DÜNYAYI BU GÜZEL İNSANLAR KURTARACAK…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
DÜNYAYI BU GÜZEL İNSANLAR KURTARACAK…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
MİHALGAZİ, BÜYÜKŞEHİR, KOCAELİ KAVGASI…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
TES’E DİRENİŞ DEVAM EDİYOR…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Aç kapıyı Veysel Efendi ‘Mahmut Hoca’ gidiyor…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy...
-
25 Ocak 2024 Perşembe
EŞYODER ve güzel yürekli insanlar...
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Rektör Naci Gündoğan ve Yunusemre Edebiyat Fakültesi...
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Halkın fakirliği bizim fakirliğimizdir…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Kasım ayı enflasyonu ve felaket tellallığı...
-
25 Ocak 2024 Perşembe
’Black Friday’ nam-ı diğer ‘Kara Cuma’
-
25 Ocak 2024 Perşembe
HALİT GÜRSOY, KADİR DEMİRÖZ VE SEVGİ YOLU…
-
25 Ocak 2024 Perşembe
Termik santral ve teröristler!
-
25 Ocak 2024 Perşembe
HATIRLAR İNSANOĞLU, UNUTURDA… BU NE BÜYÜK NİMETTİR!
-
25 Ocak 2024 Perşembe
GERÇEK SANDIK, KANDIK!
-
25 Ocak 2024 Perşembe
SAHİBİNDEN SATILIK!
-
24 Ocak 2024 Çarşamba
H.Ç MİHALIÇÇIK’IN MHP’YE VERİLMESİNE İLİŞKİN KONUŞMUŞ!
-
24 Ocak 2024 Çarşamba
MHP, AK PARTİ, DSP, CUMHUR İTTİFAKI VE MİHALIÇÇIK-2
-
24 Ocak 2024 Çarşamba
MHP, AK PARTİ, DSP, CUMHUR İTTİFAKI VE MİHALIÇÇIK - 1
-
9 Aralık 2023 Cumartesi
’MALIÇ KİLLİ SABUN’ ÜRETİLDİ...
-
26 Kasım 2023 Pazar
TÜRK CİHAN HÂKİMİYETİ MEFKÛRESİ - 1
-
26 Kasım 2023 Pazar
YUNUSEMRE DİVANININ VATİKAN NÜSHASI…
-
8 Nisan 2023 Cumartesi
NEDEN CUMHUR İTTİFAKI? DSP GENEL BAŞKANI GEREKÇELERİNİ AÇIKLADI. BAŞKAN İSTİFA EDER Mİ?
-
26 Mart 2023 Pazar
YILAN, ÖFKE VE SEVGİ…
-
26 Mart 2023 Pazar
YUNUSEMRE TREN İSTASYONU...
-
26 Mart 2023 Pazar
ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ – 4 (DEPREM)
-
26 Mart 2023 Pazar
ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ – 3
-
26 Mart 2023 Pazar
ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ -2
-
5 Mart 2023 Pazar
ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ – 1
-
5 Mart 2023 Pazar
TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR, KÖPEKLER SERBEST!
-
4 Şubat 2023 Cumartesi
SAYIN AKSAKAL 6’LI MASAYI ELEŞTİRİYOR, DSP’Lİ BELEDİYE BAŞKANI CHP İLE FİNK ATIYOR!
-
26 Ocak 2023 Perşembe
ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ -2
-
29 Kasım 2022 Salı
40 YALAN!
-
13 Kasım 2022 Pazar
MİHALIÇÇIKSPOR (FUTBOL) ÜVEY EVLAT MI?
-
30 Ekim 2022 Pazar
O KADIN TSK’YA İFTİRA ATTI!’
-
3 Eylül 2022 Cumartesi
BU ÇOCUK BANA FAZLA EŞYAM OLDUĞUNU ÖĞRETTİ!
-
2 Eylül 2022 Cuma
2 EYLÜL ESKİŞEHİR’İN KURTULUŞU…
-
30 Ağustos 2022 Salı
KOCAMAN koltuklara oturan, BÜYÜK yetkilerle donatılan KÜÇÜK adamlara! - 1
-
19 Haziran 2022 Pazar
(ESKİŞEHİR TANITIM GÜNLERİ.) MİHALIÇÇIK STANDINDA BU KİTAPLAR OLMALIYDI!
-
19 Haziran 2022 Pazar
TÜM ÇOCUKLAR BİZİM VE TAKDİRE DEĞER
-
18 Haziran 2022 Cumartesi
BİRÇOK İLÇE ÇIRILÇIPLAK!
-
18 Şubat 2022 Cuma
KORUCU CAMİ YIKILACAK MI? YAPILACAK MI?
-
17 Şubat 2022 Perşembe
Sivrihisar Saat Kulesi Darphane Tarafından 2022’de Basılacak Hatıra Paraları Arasında
-
14 Ocak 2022 Cuma
BAŞKAN ADAYI MEHMET KARATAY: DEĞİŞİM ŞART!
-
2 Ocak 2022 Pazar
#Gusülhane #Malıç diliyle ’Guslane’
-
1 Aralık 2021 Çarşamba
...BENİM ELLERİM UFAK
-
28 Kasım 2021 Pazar
GÜNLÜK OTOPARK ÜCRETİ 25 TL OLUR MU?
-
6 Eylül 2021 Pazartesi
KALP, YÜREK, GÖNÜL…
-
6 Eylül 2021 Pazartesi
Eğitim Öğretim Başladı…
-
18 Temmuz 2021 Pazar
KURBAN, BAYRAM, ESNAF VE ÇOCUKLAR…
-
13 Temmuz 2021 Salı
ABDULLAH BUĞRA KOÇLAR VE SERDAR AKKOÇ…
-
13 Haziran 2021 Pazar
HARMANA SERERLER SARI SAMANI...
-
12 Haziran 2021 Cumartesi
BAĞLAMA - 1
-
5 Haziran 2021 Cumartesi
VALLAHİ BUNLAR ŞEHİT… (İKİ ÜLKÜ GÜLÜ) #SelçukDuracık & #HalilEsendağ
-
16 Mayıs 2021 Pazar
Türk Dil Bayramımız Kut’lu Olsun…
-
13 Mayıs 2021 Perşembe
RAMAZAN; #FITRATIN #BAYRAMI…
-
24 Nisan 2021 Cumartesi
AD GÜNÜME DAİR, TEŞEKKÜR BEYANIMDIR…
-
17 Nisan 2021 Cumartesi
SADECE ÖZLERSİN…
-
14 Mart 2021 Pazar
SIPALI GÖRSEL KOMPOZİSYON…
-
2 Ocak 2021 Cumartesi
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ KUTLANIR MI? EY AHALİ!
-
5 Aralık 2020 Cumartesi
ÇÖMLEĞİN ÖYKÜSÜ: MALICIN KINALI ELLERİ (SORKUN)
-
14 Kasım 2020 Cumartesi
KURTLAR VADİSİ, KAŞİF KOZİNOĞLU VE (KAŞİFOĞLU) SEDAT SAVTAK…
-
8 Kasım 2020 Pazar
AKYOL KIRAATHANESİ VE DOST GÖNÜLLER...
-
31 Ekim 2020 Cumartesi
CADILAR BAYRAMI!
-
27 Eylül 2020 Pazar
MALIÇ, MİYO’NUN BAHÇE VE AHLAT AĞACI…
-
19 Eylül 2020 Cumartesi
GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE 10. KÖYDEN!
-
22 Ağustos 2020 Cumartesi
KÜÇÜK ESNAF VE MAHALLE AVM SAVAŞI!
-
16 Ağustos 2020 Pazar
’SÖZ KÖŞEDE DEĞİL, KÖSEDE’...
-
15 Ağustos 2020 Cumartesi
‘GÜNÜ, GÜNEŞTEN ÖNCE DOĞURAN’ ANNELER(İMİZ)
-
15 Ağustos 2020 Cumartesi
BENİM BABAM ADAM GİBİ ADAM (DİYORSAN) LÜTFEN OKU...
-
15 Ağustos 2020 Cumartesi
HANGİSİNİ DAHA İYİ BESLERSENİZ…
-
8 Ağustos 2020 Cumartesi
EMİRDAĞ’DA DEPREM ÜSTÜNE DEPREM – 3
-
30 Temmuz 2020 Perşembe
EMİRDAĞ’DA DEPREM ÜSTÜNE DEPREM - 2
-
27 Temmuz 2020 Pazartesi
EMİRDAĞ’DA DEPREM ÜSTÜNE DEPREM - 1
-
21 Haziran 2020 Pazar
SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
-
14 Haziran 2020 Pazar
Zülfüyâre Dokunacağım çaresi yok!
-
8 Haziran 2020 Pazartesi
KELEBEK GİBİ UÇAR ARI GİBİ SOKARIM…
-
4 Haziran 2020 Perşembe
SUYU ŞİFALI(!) TARİHİ(!) KADİR ÇEŞMESİ YIKILDI, YENİSİ YAPILACAK…
-
18 Mayıs 2020 Pazartesi
BEŞİKTEN MEZARA ’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
-
16 Mayıs 2020 Cumartesi
HEPİMİZ ENGELLİYİZ… YA SİZ?
-
7 Mayıs 2020 Perşembe
ABİ CANDIR...
-
2 Mayıs 2020 Cumartesi
BU BİR ÇAĞRIDIR! (BİZİM YUNUS DER Kİ!)
-
28 Nisan 2020 Salı
‘NASREDDİN HOCA’NIN MEZARI VE DÜNYANIN ORTASINDAN AKŞEHİR’E SESLENİŞ…’
-
25 Nisan 2020 Cumartesi
EBELER HAFTASI KUTLU OLSUN... (21-28 Nisan Ebeler Haftası)
-
20 Nisan 2020 Pazartesi
Burası MALIÇ, SÜLELER...
-
19 Nisan 2020 Pazar
‘…ve AŞK’ (Yunusemre)
-
18 Nisan 2020 Cumartesi
’MALIÇ KİLLİ SABUN’ ÜRETİLDİ...
-
24 Mart 2020 Salı
MUAMMER KARAMAN KONUŞUYOR!
-
21 Mart 2020 Cumartesi
TÜRK’ÜN ERGENEKON BAYRAMI (NEVRUZ)
-
9 Mart 2020 Pazartesi
8 MART İŞİN PROTOKOLÜ...
-
7 Mart 2020 Cumartesi
BU ŞEHİR SAHİPSİZ Mİ? ( Eskişehir Gündem )
-
29 Şubat 2020 Cumartesi
CHP ESKİŞEHİR, ÇARŞAF, ANAHTAR VE BLOK LİSTE…
-
6 Ocak 2020 Pazartesi
KUZEY VE GÜNEY…
-
29 Aralık 2019 Pazar
’#DEVRİM’den ’#YERLİOTOMOBİL’e...
-
24 Aralık 2019 Salı
ABDULLAH BUĞRA KOÇLAR...
-
15 Ekim 2019 Salı
BOZKURT YÜREKLİ ‘ŞÜKRÜ ŞAHİN’
-
15 Ekim 2019 Salı
TARİH’İ TEKERRÜR DİYE TAR’İF EDİYORLAR...
-
9 Ekim 2019 Çarşamba
BEN TÜRK’ÜM, TÜRK... O HEPİMİZDEN BİR PARÇA...
-
6 Ekim 2019 Pazar
FERHAT, KAYS VE DİĞERLERİ…
-
16 Eylül 2019 Pazartesi
Hadi gelin, sizinle OKUMA yolculuğuna çıkalım!
-
23 Ağustos 2019 Cuma
KÜÇÜK ESNAFA SAHİP ÇIKILMALI…
-
14 Ağustos 2019 Çarşamba
BİR KÜLÇE ALTIN, BİR DAMLA SÖZ…
-
3 Ağustos 2019 Cumartesi
BEN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM...
-
6 Temmuz 2019 Cumartesi
41. GELENEKSEL MİHALIÇÇIKLILAR GÜNÜ VE KİRAZ FESTİVALİ...
-
8 Haziran 2019 Cumartesi
KELEBEK GİBİ UÇAR ARI GİBİ SOKARIM…
-
26 Mayıs 2019 Pazar
SİLAHSIZ 33 ŞEHİT…
-
30 Nisan 2019 Salı
BONZAİ İLLETİ...
-
14 Nisan 2019 Pazar
’BİR İNSANIN ANAVATANI ÇOCUKLUĞUDUR’
-
1 Nisan 2019 Pazartesi
METRİSTEPE - BU VATAN KİMİN?
-
10 Mart 2019 Pazar
Erkeğin ‘ADAM’ olduğu yerde...
-
22 Şubat 2019 Cuma
TÜKETİRKEN TÜKENENLER...
-
20 Şubat 2019 Çarşamba
FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU...
-
28 Ocak 2019 Pazartesi
CENGİZ AKYILDIZ’A AĞIT…
-
20 Ocak 2019 Pazar
KARA OCAK / KARA YANVAR…
-
21 Aralık 2018 Cuma
AYAZ ATA ve 21 ARALIK NARDUGAN BAYRAMI...
-
20 Aralık 2018 Perşembe
AŞKIN LİSANINDA YÜZDÜ YUNUSLAR
-
20 Aralık 2018 Perşembe
ESKİŞEHİR-ALPU-MALIÇ BÖLÜNMÜŞ YOL YAPILIYOR!
-
17 Eylül 2018 Pazartesi
BAKKAL DEFTERİ…
-
31 Ağustos 2018 Cuma
17 DEĞİL 36 TÜRK DEVLETİ VAR…
-
16 Ağustos 2018 Perşembe
ÇAY MI GAZOZ MU?
-
16 Ağustos 2018 Perşembe
YOLU NEDEN UZATTIK BABA?
-
12 Ağustos 2018 Pazar
NUH’UN GEMİSİDİR TÜRKİYE...
-
12 Ağustos 2018 Pazar
NUH’UN GEMİSİDİR TÜRKİYE...
-
18 Mayıs 2018 Cuma
OP. DR. KAYIHAN ÇAĞLAR ‘NEREDE KALMIŞTIK’ (2)
-
17 Mayıs 2018 Perşembe
VEKİL SEÇİMLERİ 21 MAYIS’TA… (1)
-
28 Ocak 2018 Pazar
BU DAVAYA YUSUF’TA ŞAHİT, YUSUF’TA ŞEHİD...
-
27 Ocak 2018 Cumartesi
TÜRKÇE TABELALAR KAYBOLUYOR MU?
-
31 Aralık 2017 Pazar
TÜRK MİLLETİ NOEL BABANIN DEĞİL, DEDE KORKUT’UN TORUNLARIDIR...
-
20 Kasım 2017 Pazartesi
…ve AŞK
-
7 Eylül 2017 Perşembe
TÜRKİYE’DE VEKİL OLMAK…
-
28 Ağustos 2017 Pazartesi
Zehra’nın Cahit’i...
-
28 Ağustos 2017 Pazartesi
[ ... KENDİNİ ANLAYACAK BİRİNE İHTİYACI VAR ]
-
25 Haziran 2017 Pazar
İLÇELERDE KÖYLERDE BİR B/AŞKADIR RAMAZAN, B/AŞKADIR BAYRAM...
-
24 Haziran 2017 Cumartesi
SİYASET SOFRALARI…
-
27 Mayıs 2017 Cumartesi
GÜN SAZAK... GÜN BATTI DİYENLER YANILIYOR...
-
23 Mayıs 2017 Salı
SEKEL TÜRKLERİ...
-
20 Mayıs 2017 Cumartesi
BİLGENİN SEVİYESİ...
-
13 Mayıs 2017 Cumartesi
HEPİMİZ ENGELLİYİZ, YA SİZ?
-
6 Mayıs 2017 Cumartesi
SÖZÜMÜZ YUNUS, ÖZÜMÜZ YUNUS OLMALI…
-
1 Mayıs 2017 Pazartesi
HAKİKİ SURVİVOR TÜRKİYE’DE YAŞANIYOR…
-
15 Nisan 2017 Cumartesi
NEDEN EVET? NEDEN HAYIR?
-
10 Ocak 2017 Salı
Dünya bir ’AYNA’ gibidir... (Siz de ’O’na değer verin...)
-
30 Aralık 2016 Cuma
BİR KUR’AN MUCİZESİ ’ARI’NIN GENETİK KODU...
-
29 Aralık 2016 Perşembe
‘MANAV’ DENİNCE...
-
26 Eylül 2016 Pazartesi
BU B/AŞKA BİR LİSAN AZİZİM, BİZ SÜKUT LEHÇESİ DİYORUZ...
-
9 Eylül 2016 Cuma
İnsan Sevdiğine Götürdüğünü Sayar mı?
-
4 Eylül 2016 Pazar
KÜTAHYA’NIN PINARLARI (DELİ DÜVE)
-
24 Ağustos 2016 Çarşamba
BİR EFSANEDİR SELAMİ VARDAR…
-
22 Temmuz 2016 Cuma
BİR ŞEY ANCAK DEĞERİNİ BİLENİN YANINDA KIYMETLİDİR...
-
27 Mayıs 2016 Cuma
Bir şiir ve bir aşk hikâyesi..
-
23 Mart 2016 Çarşamba
FACEBOOK VE TWİTTER’E ERİŞİM KISITI…
-
18 Mart 2016 Cuma
BIRAKIN AY’I ÇANAKKALE’YE AYAK BASIN…/
-
30 Aralık 2015 Çarşamba
AZRAİL İLE YOLCULUK...
-
11 Kasım 2015 Çarşamba
BİR KERE YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ...
-
8 Ekim 2015 Perşembe
Allah cc aşkına "TÜRK MİLLETİ" ile dalga geçmeyin...
-
4 Ekim 2015 Pazar
MÜLTECİLER CADDE VE SOKALARDA ÖLÜM - KALIM MÜCADELESİ VERİYOR...
-
17 Mayıs 2015 Pazar
CAN AZERBAYCAN VE ATA TOĞRAĞI LAÇİN…(VUSALE NOVRUZLU)
-
22 Mart 2015 Pazar
DÜNYA BÜYÜK BİR BAL DAMLASIDIR...
-
27 Ocak 2015 Salı
Allah (cc) aşkına dürüst olalım...
-
1 Ocak 2015 Perşembe
MHP TEPEBAŞI’NDA İSA SAĞSÖZ’ÜN ADAYLIĞI DENGELERİ ALT ÜST ETTİ.
-
5 Aralık 2014 Cuma
O VAV HER ZAMAN YAZILMAZ!
-
9 Kasım 2014 Pazar
BAŞARININ ANAHTARI KISACA "K.A.S." DIR!...
-
11 Ekim 2014 Cumartesi
Onlar Bu Dilden Anlar !..
-
30 Ağustos 2014 Cumartesi
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.../ 30 AĞUSTOS ZAFERİ...
-
22 Ağustos 2014 Cuma
HER KAHVE AYNI TADI TAŞIMAZ…
-
28 Temmuz 2014 Pazartesi
MİHALIÇÇIKTA RAMAZANLAR VE FITRATIN BAYRAMI…
-
20 Temmuz 2014 Pazar
GÜL BAHÇESİ...
-
15 Mart 2013 Cuma
VALİ KADİR KOÇDEMİR, UNESCO VE GÜRLEYİK..!
-
15 Şubat 2013 Cuma
GÜRLEYİK’Lİ ÜNİVERSİTELİLER İLE KAHVALTI NOTLARIM (1)
-
11 Şubat 2013 Pazartesi
"SAKLIKENT MİHALIÇÇIK VE TARİHÇESİ..." (2)
-
10 Şubat 2013 Pazar
“BU EŞSİZ İLÇE, HANGİ İLDEDİR SİZCE?” (SAKLIKENT) (1)
-
17 Ocak 2013 Perşembe
Azrail’in Güzelliği (gerçek bir hatıra...)
-
3 Ocak 2013 Perşembe
ESKİŞEHİR OSB, ÇEVREYOLU VE ÇÖZÜLEMEYEN SORUNLARIMIZ
-
23 Ekim 2012 Salı
“BİR OLMAK BİRLİK OLMAK…” (Yusuf ÇEVLİK)
-
22 Ağustos 2012 Çarşamba
MİHALIÇÇIKTA RAMAZANLAR VE EHLİ SUFFA’DAKİ YER SOFRASI..!
-
4 Temmuz 2012 Çarşamba
34. MİHALIÇÇIK’LILAR günü ve KİRAZ FESTİVALİNDE BAKIN NELER VAR!!!
-
1 Haziran 2012 Cuma
MHP İL BAŞKANLIĞI SEÇİMİ “BİRLİK VE BERABERLİK”
-
16 Mayıs 2012 Çarşamba
MHP İl Başkanlığı Seçimi Hayri Birdal diyor ki!
-
8 Mayıs 2012 Salı
YUNUS’u ANALIM, ANLAYALIM DÜNYA BİZEDE KALMAZ.
-
29 Mart 2012 Perşembe
"METRİSTEPE" İnönü zaferi...
-
29 Mart 2012 Perşembe
Hedef BİR, Canı AŞK’la verip yüceltmekti HİLALİ.!
-
17 Şubat 2012 Cuma
MİHALIÇÇIK MECLİS TOPLANTISI, MUHALEFET VE KRİPTOLAR.!
-
9 Ocak 2012 Pazartesi
İKİ DUDAK ARASI DEMOKRASİ… (ERCAN KELLECİ DEMİŞTİK)
-
24 Aralık 2011 Cumartesi
GÖZLERİMDİR KALEMİM..! (Eskişehir Ülkücü İşçiler Derneği)
-
9 Aralık 2011 Cuma
Uyu MİHALIÇÇIK Uyu’da BÜYÜ (2) ADULARYA GİDİYOR..!
-
18 Kasım 2011 Cuma
AKP MİHALIÇÇIK İLÇE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE PERDE ARKASI (1)
-
28 Ekim 2011 Cuma
AKP’NİN HİZMETE MUHALİF OLDUĞU DİK DURUŞLU KÖY! DİKÖZÜ (1)
-
21 Ekim 2011 Cuma
TEĞET GEÇEN İSYAN (YAŞAYAN YÜREKLER..!)
-
12 Ekim 2011 Çarşamba
MİHALIÇÇIK’TA EKSİK OLAN NE?
-
24 Eylül 2011 Cumartesi
Uyu MİHALIÇÇIK uyu da büyü.!
-
8 Eylül 2011 Perşembe
"Rahat uyuyun HABUR ÇADIR TİYATROSU İDARECİLERİ.!"
-
24 Ağustos 2011 Çarşamba
"NE BIÇAKMIŞ ARKADAŞ..!"
-
1 Ağustos 2011 Pazartesi
“Kiraz Festivalini DAVETLİLER İSTİLA ETTİ.!.!” (Mızrak Çuvala Sığmıyor)
-
1 Ağustos 2011 Pazartesi
“Dünya Mihalıççık KİRAZI YİYOR.!”
-
1 Ağustos 2011 Pazartesi
"MİHALIÇÇIK’LILAR günü ve KİRAZ festivali.!" (Sevdamız Mihalıççık)
-
5 Temmuz 2011 Salı
"Bazen yenilgilerdir ZAFERLERİN BÜYÜĞÜ...!"
-
27 Haziran 2011 Pazartesi
“ Lütfen üfleyerek OKUYUN..!”
-
27 Haziran 2011 Pazartesi
"Mihalıççık EFENDİLERİNİN istekleri..!"
-
10 Haziran 2011 Cuma
Akp Mihalıççık İlçe Teşkilatı bu köylere neden gidemiyor? “Görenedir görene. Köre nedir köre ne!.”
-
1 Haziran 2011 Çarşamba
Mihalıççık’a Hizmet, Nedim Öztürk ve Akp ilçe Başkanına Sorular! (2)
-
9 Mayıs 2011 Pazartesi
"Tüm gül(ler) ANNE lere" (Sevelim Sevilelim)
-
29 Nisan 2011 Cuma
"Saklı Kent MİHALIÇÇIK ve Dünyanın EN ŞİFALI SUYU.."
-
18 Nisan 2011 Pazartesi
“Mihalıççık’lılardan GÖVDE GÖSTERİSİ ve MİYAD..!”
-
4 Nisan 2011 Pazartesi
“Dr.M.Cem Toker!..” ve siyaset analizi...!
-
15 Mart 2011 Salı
Mihalıççık’a TOKİ konutları geliyor ve Akp İlçe Başkanına Sorular..! (1)
-
4 Mart 2011 Cuma
"Şakası Yok Beyler! Söz konusu MİHALIÇÇIK ..!"
-
23 Şubat 2011 Çarşamba
"Ne hınzırlık varsa HASILI KELAM.!"
-
16 Şubat 2011 Çarşamba
"Büyük ve Güçlü MİHALIÇÇIK için el ele..!"
-
5 Şubat 2011 Cumartesi
"Hoş Bulduk GÜNDEM"